Karatede İlklerin Sporcusu: Ali Sofuoğlu

Sporcularımızın dünyada ve Türkiye’de elde ettikleri başarıları sizlere gururla taşıdığımız röportajlarımız arasında bu kez çok özel bir konuğumuz var; Türkiye Milli Takımı karate sporcusu Ali Sofuoğlu. Birçoğumuz Ali Sofuoğlu’nu Türkiye’nin karate dalında ilk kez yarıştığı Tokyo Olimpiyatları’nda aldığı bronz madalyayla tanıdı. Oysa Ali’nin spor kariyeri sadece büyük başarılarla değil, Türkiye karate tarihinde elde ettiği ilklerle de süslü… Son olarak geçtiğimiz kasım ayında Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenen Dünya Karate Şampiyonası’nda hem takımıyla hem de ferdi olarak kazandığı üçüncülükle bizi bir kez daha gururlandırdı. Biz de vakit kaybetmeden bir yandan olimpiyatları ve dünya şampiyonasını konuştuğumuz, bir yandan da kendisini daha yakından tanıdığımız keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Kaçırmayın!

Röportajımıza seni daha yakından tanımakla başlayalım. Bize biraz kendinden bahseder misin?

Öncelikle benimle röportaj yaptığınız için teşekkür ederim. Ben Ali Sofuoğlu, 1995 yılında İstanbul’da doğdum. 2002 yılında karate sporuna başladım. Aslen Trabzonluyum. 2010 yılında ilk kez Ümit Gençler kategorisinde milli takıma seçildim ve bu kategoride ülkemize kata tarihindeki ilk Avrupa şampiyonluk madalyasını getirdim. Bir sonraki sene Ümitler’de yarışırken Sırbistan’da şampiyon olarak bunu bir kez daha başarmış oldum.

Uzak Doğu sporlarıyla genelde çocuk yaşlarda gidilen kurslar aracılığıyla tanışılır. Çocuğun yeteneği varsa profesyonellik yolu açılır. Senin hikayen de böyle mi? Nasıl tanıştın karateyle, nasıl keşfedildin?

Benim karateyle tanışma hikayem şu şekilde oldu. Bizim ailemizde karate sporuna başlayan ilk kişi, Tokyo Olimpiyatları da dahil olmak üzere tüm yarışmalarda beraber çalıştığım antrenörüm ve aynı zamanda kuzenim olan Metin Sofuoğlu’ydu. Ben de onun başarılarından etkilenerek onun gibi bir karateci olabilme hayaliyle ve kendisinin yönlendirmesiyle karateye başladım. Küçük yaşlardan başlayarak benim belli bir seviyeye gelmemde çok büyük katkısı oldu. Zaten karate sporuna başlamadan önce o günlerdeki merakım ve hevesimle beyaz, sarı ve turuncu kemer katalarını ezberlemiştim. Yani tüm başlangıç katalarını bilerek karateye başlamıştım. Bu yönde de aslına bakarsanız; abim, kuzenim Metin Sofuoğlu’nu örnek alarak karateye başladığımı söyleyebilirim.  

Karateye başlangıç hikayemiz ise biraz garip. Metin hoca Ümraniye’deki Haldun Alagaş Spor Kompleksi’ne gidip futbol veya basketbol branşına yazılmak istemiş. Ancak her ikisinde de kontenjan dolu olduğu için kendisine kayıtları yeni açılan bir spor olarak karateyi önermişler. Karate branşına kaydolan hiç sporcu da yokmuş o sırada. Sen ilk sporcu ol, hem de farklı bir spor yapmış olursun demişler. Böylece Metin hoca tamamen tesadüfi şekilde, diğer branşlarda yer olmaması sebebiyle karateye başlamış. Onun karateye başlaması benim de başlamamı ve bugünlere gelmemizi sağladı.

Karate dışında diğer spor dalları ya da dövüş sanatlarıyla ilgileniyor musun?

Küçük yaşlarda bir süre futbol oynamıştım. Ancak karate benim hayatımın merkezine öyle bir yerleşti ki başka bir şey yapamadım diyebilirim. Yani karate dışında başka bir şey yapmaya vaktim olmadı. Amatör olarak sadece futbol, basketbol ve masa tenisi ile ilgilendim ancak bunları bir kulüp çatısı altında yapmadım. Sadece futbol için bir kulübe gitmiştim ancak onun dışında ilgilendiğim tüm sporlar bir kulüp bağlantısı olmadan, kendi imkanlarımla yaptığım sporlar. Karate dışında farklı bir branşa yönelmedim.

Profesyonel kariyerin boyunca Türkiye’de ve Avrupa’da aldığın dereceler göz dolduruyor. Bize kısaca Tokyo Olimpiyatları’na kadar geçirdiğin kariyer yolculuğundan bahseder misin?

Söylediğim gibi ben 2010 yılında Ümit Gençler’de Türkiye’nin kata tarihindeki ilk şampiyonluğunu elde etmiştim. Kariyerim böyle bir patlamayla başlamıştı. O tarihlerde bu şampiyonluk, medyada epey yankı uyandırmıştı, önemli bir gündem olmuştu. Daha sonra 21 yaş altı kategorisinden çıkana kadar beş tane ferdi Avrupa şampiyonluğu kazandım. Aldığım madalyalardan sadece bir tanesi ikincilikti.

Ümit Gençler kategorisinden büyükler kategorisinde geçtiğimde üç yıl üst üste Avrupa Şampiyonası’nda finalist oldum. Daha sonra dördüncü yılımda Avrupa şampiyonu oldum. Bu da aynı şekilde Türkiye Karate Milli Takımı için tarihin ilk Avrupa şampiyonluğuydu. Böylece hem Ümit Gençler’de hem de büyükler kategorisinde ilk madalyaları almış oldum. 2018 yılında düzenlenen dünya şampiyonasının kata kategorisinde, ferdi dalda alınan ilk dünya üçüncülüğü madalyasını kazandım. Olimpiyatlar öncesinde kariyerimde birçok ilki başarmak bana nasip oldu. Olimpiyatlara da olimpiyat şampiyonu olma hedefiyle katıldık ancak üçüncü olduk. Tabii kariyerimdeki başarılara baktığımızda olimpiyatlardan madalyayla dönmeme yüksek ihtimal veriliyordu. Biz de o madalyayı kazandık.  

2020 Tokyo Olimpiyatları’nda aldığın bronz madalya ile ne kadar başarılı olduğunu bir kez daha göstermiş oldun. Olimpiyat atmosferini solumak, bu başarıyı yakalamak nasıl bir duyguydu?

Olimpiyat atmosferi bizim için biraz buruktu. Çünkü Tokyo Olimpiyatları televizyonda izlediğimiz, seyircilerin tribünleri doldurduğu, büyük organizasyonların yapıldığı bir olimpiyat olmadı. Tam anlamıyla pandeminin gölgesinde bir olimpiyat süreci geçirdik. Ama Türkiye karate branşı ile bu olimpiyatlarda ilk kez yer almıştı ve dünya üzerinde toplamda sekiz kategoride yarışıp madalya kazanan 32 karateciden biri oldum ben. Bu tabii ki beni olağanüstü derecede mutlu etti. Ayrıca benim aldığım madalya, Türkiye olimpiyat tarihinin 100’üncü madalyasıymış. Bu benim için çok ayrı bir motivasyon ve mutluluk oldu. Tabii ki şampiyon olmak isterdim ama artık olimpiyat madalyalı bir sporcu olduğum için gerçekten çok mutluyum.

Önceki yarışmalarda olduğu gibi Tokyo Olimpiyatları’nda da seni karate kata stilinde izledik. Bilmeyenler için bize biraz bu kategoriden bahseder misin?

Kata, karatenin müsabakalarda yapılan dallarından bir tanesi. Kata ve kumite olarak iki dalda yapılıyor. Ben kata sporcusuyum. Kata; 360 derece eksen etrafında belli hareketlerin, belli bir sırayla uygulanmasına deniyor. Bu hareketler ezbere yapılmıyor, hepsinin belli bir anlamı ve açılımı var. Kareografilerde yer alan hareketler, Dünya Karate Federasyonu’nun onaylanmış kata listesinden seçiliyor. Bu kareografileri siz uyguladıktan sonra rakibiniz de uyguluyor. Daha sonra hakemlerin puanlamasıyla maçı kazanıp kazanmadığınızı ya da bir üst tura çıkıp çıkmadığınızı öğreniyorsunuz.

Geçtiğimiz haftalarda katıldığın Dünya Karate Şampiyonası’nda kata kategorisinde hem takımınla birlikte hem de ferdi olarak üçüncülüğü göğüsledin. Duygularını alabilir miyiz?

2018’de düzenlenen Dünya Karate Şampiyonası’nda ferdi daldaki ilk üçüncülüğü ben kazanmıştım, bu yıl da bunu tekrar yenilemiş oldum. Bir üçüncülük daha aldım. Ancak bu bana yetmiyor ve bize yetmemesi de gerekiyor zaten. Türk karatesi daha iyi işler başarabilir. Bir sonraki hedefim artık dünya şampiyonasında şampiyonluk elde etmek. Tabii ki dünya üçüncüsü olduğum için çok mutluyum. Takımda da yine kata erkekler kategorisinde Türkiye tarihinin ilk üçüncülüğünü elde ettik. Bundan dolayı da çok mutluyum. Ancak bu bizim için bir teselli gibi oldu çünkü Dünya Karate Şampiyonası bizim için çok çok iyi geçebilecek bir yarışmaydı. Maalesef kata takım ve ferdi dalları dışında madalya alamadık. Ama yine de bu iki madalyanın içinde olmak beni gerçekten çok mutlu etti.

Kariyerinin bundan sonraki seyrinde seni nerelerde göreceğiz?

Bundan sonraki kariyerimde tabii ki ne olacağını bilemeyiz. Ancak benim hedeflerim arasında önümüzdeki 10 sene içinde Avrupa ve dünya şampiyonalarını domine etmek var. Özellikle Avrupa şampiyonasında şu an hem ferdi hem takım kategorisinde favori durumdayız. Ben önümüzdeki 10 Avrupa şampiyonasının hepsinde ferdi Avrupa şampiyonu olabilirim, hedefim bu yönde. Yani bir şampiyonluk serisi yakalamak ve bu seriyi çok uzun süre devam ettirmek. Kendimi spor hayatımın başında gibi görüyorum, bir anlamda. Çünkü karate hayatıma bu yakaladığım yerden tekrar başlayıp devam edebilirsem, o zaman gerçekten olağanüstü başarılar elde edeceğime inanıyorum. Kesinlikle bir altın madalya kazanırız diyeceğimiz yarışmalar olacaktır diye düşünüyorum.

Son olarak senin gibi karatede profesyonel olmak isteyen genç sporculara neler önerirsin?

Tüm sporlar gibi karate de inanılmaz özveri ve sabır isteyen bir iş. Bu sabrı göstermedikten sonra başarma şansınız yok. Spora başladıktan sonra bir yerde sıkılma, artık yapmak istememe, sporu bırakma isteği geliyor insana. Bu noktada gençlere tavsiyem şu olabilir; arkadaşlar, bir hayaliniz varsa sıkılmayın. Yani sıkılsanız da yapın. Muhammed Ali’nin de dediği gibi “Antrenman yaptığım her günden nefret ettim ama yaptım.” Çalışmalarımızın, akıttığımız her terin bir karşılığı mutlaka olacak. Sadece özveriyle, inançla çalışmaya devam etmek gerekiyor. Merak etmeyin, hiçbir çalışmanın ve emeğin boşa gittiği görülmemiştir. Çok çalıştığınız halde bir başarı alamazsanız, bu başka bir yarışmada sizi daha büyük bir başarının beklediği anlamına gelir. Kendinizi böyle motive edin.

Bu keyifli röportaj için Ali Sofuoğlu’na çok teşekkür ederiz. Bundan sonraki kariyerinde kendisine birbirinden değerli şampiyonluk ve ilkler diliyoruz. Bol şans!

BİZİ INSTAGRAM'DATAKİP EDİN!

SON YAZILAR

BENZERLER HABERLER